Sürdürülebilir Kalkınma Nedir?

‘Sürdürülebilir kalkınma’ terimini yıllar geçtikçe daha da sık duyar olduk. İklim değişikliği hakkında artan farkındalık ile beraber, sürdürülebilir yöntemleri benimsemenin gerekliliği daha da açık hale geldi. İnsanlar olarak dünyamızın kaynaklarını doğru kullanmak için bireysel, toplumsal ve kurumsal alışkanlıklarımızı yeniden düşünmek çok önemli.

Bu yazımızda sürdürülebilir kalkınmanın tanımına, Birlemiş Milletler‘in belirdiği hedeflere ve sürdürülebilirliğin tarihine değineceğiz. 



Sürdürülebilir Kalkınma Ne Demektir? 

Sanayi devrimi sonrasında dünyada yaşanmaya başlanan ekolojik krizler sonucunda, 20. Yüzyılın sonuna geldiğimizde kalkınma modellerimizi yeniden düşünmek zorunda kaldık. 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, ‘‘Brundtland Raporu’’ adı verilen belgede sürdürülebilir kalkınmayı şu şekilde tanımladı: gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden bugünün gereksinimlerini karşılamak.

1990’lı yıllarda “sürdürülebilir kalkınma” kavramı giderek daha da popülerleşti. En geniş tanımıyla, “sürdürülebilir kalkınma”, ekonomik ve sosyal yapıları çevre etkileşimi ile yeniden düşünmeye verilen addır. Sürdürülebilir kalkınma iş modelleri, yaşam tarzı, ekonomik yapılar, üretim, toplumsal gelişim gibi konulara ‘sürdürülebilirlik’ çerçevesinden bakma üzerine kuruludur. Bütüncül bir yaklaşımı tarif eder. Ekonomik kalkınma ve büyümeye sürdürülebilirlik çerçevesinden bakarak gelecek nesillerin yaşam hakkını korumaya odaklanır.

Sürdürülebilir Kalkınma Tarihi 

Sanayi devrimi ile hızlanan modernleşme beraberinde hızlı bir ekolojik yıkımı getirdi. Fosil yakıt tüketiminin artması, sanayileşme, şehirleşme gibi yaşanan büyük sosyo-ekonomik değişimler beraberinde çevresel zararlar da getirdi. Yaşanan bu modernleşme II. Dünya Savaşı sonrasında hız kazandı. Bu dönemde artan tüketim kontrolsüz bir kalkınma sürecini beraberinde getirdi. Kalkınmanın çevresel etkileri, özellikle de hızlı büyüme hedefleyen devletlerce, göz ardı edildi.

Hala ‘kalkınma’ dediğimizde çoğunlukla kişi başına düşen milli gelirin artmasından bahsediyoruz. Ancak odağında sadece ekonomik büyüme olan bu kalkınma modelleri çevre ve kalkınma arasındaki bağları yok sayarak çevresel yıkımlara sebep oldu.

Geleceği yok sayan, ekolojik dengeyi düşünmeyen bu kalkınma anlayışı aynı zamanda sınırlı kaynaklı fosil yakıtların plansız tüketimini teşvik ederek iklim değişikliğine de sebep oldu. Hızla modernleşen dünyamızda, küresel ısınma, tükenen nesiller, su kaynaklarının kirletilmesi, plansız şehirleşme gibi sorunlar baş göstermeye başladı. Bu durum ise ‘kalkınma modellerinin yeniden düşünülmesi gerektiği gerçeğini ortaya çıkardı.

İşte tam da burada sürdürülebilir kalkınma modeli hayat buldu. Gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakma ve yaşanan iklim krizine karşı önlem almak amacıyla kalkınma fikrini sürdürülebilir bir çerçevede düşünmeye başladık.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, sürdürülebilir kalkınmanın temelleri 1987 yılında Birleşmiş Milleteler tarafından yayımlanan Brundtland Raporu’nda atıldı. Bu rapor sürdürülebilirlik temelli bir ekonomik modelin de ilk belirleyicilerinden biri oldu. Brundtland Raporu ile birlikte çevre, ekonomi ve toplumu bir arada düşünmeye başladık. Rapor uzun vadeli ve kalıcı bir ekonomik büyümeye nasıl aynı zamanda çevreyi koruyarak ulaşabileceğini çerçeveledi.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Nelerdir?

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, kısaca SKA’lar, 2015 yılının Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edildi ve Ocak 2016’dan itibaren pek çok ülke tarafından uygulanmaya başlandı.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bir eylem çağrısı niteliğindedir. Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin 2030 yılına kadar ulaşması amaçlanan hedefleri içerir. Toplamda 17 amaç ve 169 alt hedefi kapsar. Devletlerin, özel sektörün ve sivil toplumun iş birliği içinde çalışmasını öngörür. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın ana hedefleri yoksulluğun sona ermesi, çevrenin korunması ve iklim krizine karşı önlemler alınmasıdır. Refahın adil dağıtımını hedefler. Kapsayıcı ve yol gösterici niteliğe sahiptir. Devletler, sektörler, sivil toplum ve akademi için belirlenmiş bir ‘yol gösterici çerçeve’ olarak kabul edilir.

SKA’larda cinsiyet eşitliği, dezavantajlı grupların ihtiyaçlarının gözetilmesi, gıda israfının azaltılması, çölleşme ve kuraklıkla mücadele, biyoçeşitliliğin korunması da gözetiliyor. Refah artarken ve ekonomiler büyürken, kalkınmanın sosyal ve çevresel etkilerinin de kale alınması hedefleniyor. Bu anlamda SKA’lar kapsamlı ve bütüncül hedefler olarak karşımıza çıkıyor.

Peki SKA’lar neler?

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Hangileridir?


Amaç 1: Yoksulluğa Son
Dünya genelinde milyonlarca insan yoksulluk sebebiyle insan haklarının gereksinimi olan sağlık, eğitim ve temiz su gibi hizmetlere ulaşamıyor. Temel insani gereksinimlerin karşılanmasını hedefleyen ‘yoksulluğa son’ SKA’ların birinci amacı. İnsan hakları beyannamesinde belirlenen, yemek, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel insan hakkına dünyadaki tüm insanların ulaşmasını hedefliyor.

Amaç 2: Açlığa Son
SKA’ların ikinci amacı olan ‘açlığa’ son ise tüm dünyada açlığı bitirmeyi ifade ediyor. Her insanın gıda güvenliğini ve iyi beslenme hakkını gözeten bu amaç aynı zamanda sürdürülebilir tarımı da destekliyor.

Amaç 3: Sağlık ve Kaliteli Yaşam
Dünyanın her yerinde, her insanın sağlık hizmetlerine ulaşmasını ve kaliteli bir hayat sürebilmesini ifade eden bu amaç, toplumsal refahı gözetiyor.

Amaç 4: Nitelikli Eğitim
Her insanın iyi eğitime ulaşmasını hedefler. Sadece okul çağındaki çocuklar değil, tüm insanların ömür boyu nitelikli eğitime ulaşabilmesini de kapsar.

Amaç 5: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Kadınlar ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddetin ve sömürünün sona erdirilmesi, ve cinsiyet temelli ayrımcılığın bitirilmesini amaçlar. Aynı zamanda ekonomik kalkınmanın kadınların güçlendirilmesi ile hız kazanacağının altını çizer.

Amaç 6: Temiz Su ve Sanitasyon
İnsan hakkı olan temiz suya erişimi hedefleyen bu SKA, aynı zamanda su kaynaklarının verimli kullanılmasını da amaçlar. Susuzluk konusunu ve temiz suya erişim hakkını bir arada gözetir. Küresel ısınma ile birlikte dünyanın birçok bölgesini (ve Türkiye’yi) de tehdit eden susuzluk ve kuraklık sorunlarına bütüncül çözümler üretmeyi hedefler.

Amaç 7: Erişilebilir ve Temiz Enerji
Dünyadaki her insanın enerjiye erişmesini ve temiz enerji hedefini içerir.

Amaç 8: İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme
İstikrarlı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi hedefler.

Amaç 9: Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı
Sürdürülebilir endüstrilerin desteklenmesini hedefler ve yenilikçiliği güçlendirmeyi amaçlar.

Amaç 10: Eşitsizliklerin Azaltılması
Ülkeler içinde eşitsizliklerin azaltılmasını ve gelir eşitsizliğinin azaltılmasını hedefler. Bu amaç aynı zamanda ülkeler arasındaki eşitsizliği azalma hedefi de taşır.

Amaç 11: Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar
Dünya nüfusunun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor. Şehirleşme giderek artıyor. Sürdürülebilir şehirler inşa etme hedefi yerel yönetimler ve uluslararası ortak aklı birleştirir.

Amaç 12: Sorumlu Üretim ve Tüketim
Bu amaç, sürdürülebilir üretim yapmayı teşvik eder ve sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarını kazandırmayı hedefler.

Amaç 13: İklim Eylemi
İklim krizini önlemek için acilen eyleme geçmeyi hedefler.

Amaç 14: Sudaki Yaşam
Deniz kirliliğini önlemek, su kaynaklarını ve denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak amacı güder.

Amaç 15: Karasal Yaşam
Bu amaç, karasal ekosistemleri korumayı ve sürdürülebilir kullanımını desteklemeyi hedefler. Aynı zamanda çölleşmeyi engellemeyi ve biyolojik çeşitlilik kaybını önlemeyi amaçlar.

Amaç 16: Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar
Herkesin adalete erişimini sağlamak, güçlü kurumlar oluşturmak ve barışı tahsis etme hedeflerini içerir. Sürdürülebilir kalkınmanın şiddet ve çatışma ortamlarında mümkün olmadığının da altını çizer.

Amaç 17: Amaçlar için Ortaklıklar
Ortaklık, iş birliği ve ortak akıl olmadan sürdürülebilir kalkınmanın mümkün olmadığını öne sürerek küresel bir ortaklık hedefi koyar.

Sürdürülebilir Kalkınmanın Önemi

Sürdürülebilir kalkınma, hem ülkelerin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklara uyum sağlayacak şekilde büyümelerine yardımcı olurken hem de gelecek nesiller için önemli doğal kaynakların korunmasına yardımcı olmayı hedefler.

2050 yılına kadar dünya nüfusu 9 milyar kişiye ulaşacak. Sürdürülebilir kalkınma artan popülasyonu destekleyen bir ekonomik kalkınma modeli oluştururken, iklim krizini önlemek için doğru adımları atmayı da içeriyor. Kişi başına düşen milli gelirin artmasına ve çevresel etkileri göz ardı eden büyüme odaklı ekonomi politikalarına karşılık, sürdürülebilir kalkınma adalete erişimden su kaynaklarının korunmasına kadar geniş bir çerçeve çiziyor. Gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakmak için bu bütüncül ve kapsayıcı anlayışı hayata geçirmek büyük önem taşıyor.

Enerjisa olarak Sürdürülebilirliğe dair yaptığımız çalışmalar hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için tıklayın.


Daha fazla bilgi almak için raporlarımıza göz atabilirsiniz!

Raporlar

Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.

E-Bülten’e Kayıt Ol