İklim Krizi Nedir?
E-Bülten Üyeliği
Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.İklim Krizi Nedir?
İklim krizi, insan faaliyetleri sonucunda meydana gelen küresel ısınma ve bu küresel ısınmadan kaynaklı iklim değişikliğine verilen isim. Bu durumun bir ‘kriz’ olarak adlandırılması ise durumun aciliyet ve önemini vurguluyor. Dünyamızın ikliminin dengesindeki değişikliklerin zararlarını vurgulamak amacıyla kullanılan bu tanım artık hayatımızın bir parçası.
Bu yazımızda iklim krizinin tanımına, nedenlerine ve çözümlerine yer vereceğiz.
İklim Krizi Ne Anlama Geliyor?
İklim krizinin başlıca nedeninin fosil yakıt kullanımı olduğu bilim insanları tarafından defalarca kanıtlandı. Peki ‘iklim krizi’ denildiğinde neden bahsediyoruz?
Kısaca anlatmak gerekirse, sanayi devrimi sonrasında hızlanan modernleşme, fosil yakıt kullanımını artırdı. Hızlı kentleşme, ormansızlaşma ve sanayileşme ile tüm dünyada enerji üretiminin fosil yakıtlar ile sağlanmaya başladı. En basit tanımı ile, fosil yakıtlar dediğimizde kömür, petrol ve doğalgazdan bahsediyoruz. Bu yakıtlar yakıldığında atmosfere karbon emisyonu gerçekleşiyor. Artan karbon emisyonu ise atmosferde ‘sera gazı etkisi’ adı verilen bir etkiye yol açıyor. Atmosferde olması gereken miktardan çok daha fazla biriken bu gazlar ısıyı atmosfere hapsediyor. Ozon tabakasının delinmesi ve sera etkisinin artması ise ‘küresel ısınma’ adını verdiğimiz iklim değişikliğine sebep veriyor.
Peki iklim krizi, iklim değişikliği ve küresel ısınma terimlerinin arasındaki fark nedir? Dünya tarihi boyunca iklimde büyük doğal değişiklikler yaşandı. Bunlara buzul çağlarını örnek olarak verebiliriz. Atmosfer ve iklimde yaşanan bu büyük değişimlere ‘iklim değişikliği’ diyoruz. Ancak sanayi devrimi sonrasında yaşanan ve hızlanan iklim değişikliği doğal bir iklim değişikliği değil. Bugün ‘iklim değişikliği’ denildiğinde insan aktivitelerinden kaynaklanan bir değişimden bahsediyoruz. İçinde bulunduğumuz insan kaynaklı iklim değişikliğine ise dünya genelinde artan sıcaklık ortalamasından dolayı ‘küresel ısınma’ adı veriyoruz. Artan fosil yakıt kullanımının başlıca sebep olduğu küresel ısınma, insan kaynaklı bir iklim değişikliğini anlatıyor.
İklim krizi ise, yaşanan küresel ısınmanın bir ‘kriz’ boyutuna geldiğini anlatmak için kullanılıyor.
İklim Krizinin Nedenleri Nedir?
Küresel ısınmanın yarattığı iklim krizinin nedenleri çok boyutlu. Ancak hep tekrarlanan ortak nokta ise fosil yakıt tüketimi. Elektrik üretmek, ısınmak ve endüstriyel üretim gerçekleştirmek için kullandığımız yakıtlar (petrol, doğalgaz ve kömür) sera gazı salımına yol açıyor.
Küresel ısınmanın sebep olduğu iklim krizi dünyanın giderek ısınmasını, kuraklaşmasını, beklenmedik meteorolojik olayların sıkça ortaya çıkmasını kapsıyor. Biyolojik çeşitliliğin azalması, hayvan ve bitki türlerinin nesillerinin hızla tükenmesi, su ve hava kirliliği ve olağandışı hava olayları iklim krizinin sonuçları arasında. Peki iklim krizi neden meydana geliyor?
Yukarıda da anlattığımız gibi, iklim krizinin en büyük faktörü modern yaşam biçimlerimizin fosil yakıta dayanması. Sanayi devrimi petrol ve petrol yan ürünlerinin yaygınlaşmasını sağladı. Fosil yakıtlardaki artan tüketim ise dünya atmosferinin hiç görülmemiş bir şekilde ısınmasına neden oldu. Bugün hala sanayileşmiş ülkelerin ekonomileri fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiş durumda. Elektrik, ısınma, ulaşım ve sanayi için fosil yakıt kullanıyoruz. Şehirleşme ve genişleyen tarım arazileri ise ormanlık alanların azalmasına sebep oluyor. Karbondioksiti emen ve depolayan ağaçların kesilmesi ise küresel ısınmanın etkilerini daha da artırıyor.
Artan dünya popülasyonu tarım ve hayvancılıkta endüstrileşmeyi de beraberinde getirdi. Tarım ve hayvancılık üretimleri metan ve azot oksit gibi sera gazı emisyonlarına sebep oldu. Yani kısacası toplumlarımızı ve ekonomilerimizi inşa ettiğimiz üretim-tüketim ve kalkınma modellerinin hepsi iklim krizi ile bağlantılı. Neredeyse tüm sosyo-ekonomik insan aktiviteleri karbon salımına yol açarak küresel ısınmaya katkıda bulunuyor. Küresel ısınmanın nedenleri ve sonuçları, ilk defa 1960’larda bilim insanları tarafından çalışılmaya başlandı. 1990’lara gelindiğinde ise küresel ısınmaya dair uluslararası farkındalık arttı.
Uzmanlar, dünyanın ortalama sıcaklığının bu yüzyılın sonuna geldiğimizde 2-3 derece artacağını öngörüyor. 2-3 derece küçük bir rakam gibi gözükse de çok büyük sonuçları var. Yalnızca 1 derecelik artış bile kasırgalarda artış ve orman yangınlarının sıklaşması demek. Bazı bölgelerde aşırı yağışlar ve beraberinde sel felaketleri, bazı bölgelerde ise sıcak hava dalgalarını ve beraberinde kuraklık ve çölleşmeyi getiriyor. Küresel ısınma biyolojik dengenin bozulması (hayvan ve biti türlerinin nesillerinin tükenmesi), susuzluk ve gıda krizini tetikliyor. Su ve havanın kirlenmesi, ormansızlaşma, istilacı (istenmeyen) türlerde artış da giderek yaygınlaşıyor. Küresel ısınmanın etkilerini her geçen yıl daha da net bir şekilde gözlemiyoruz. Dünyada bazı ülkeler su altında kalırken, bazı ülkeler ise kuraklaşma ile boğuşmaya başladı bile.
Peki iklim krizi sadece çevreyi ve ekonomiyi mi etkiliyor?
İklim Krizinin Toplumsal Boyutu
Yükselen deniz seviyeleri, artan sıcaklıklar, yoğun yağışlar, kuraklıklar, eriyen buzullar ve permafrost… Küresel ısınmanın doğrudan etkilerini biliyoruz. Dolaylı sonuçlar ise gıda arzında yaşanan problemler, açlık, susuzluk, biyolojik çeşitlilikte kayıplar… Tüm bu etkilerin ülkelerin ekonomilerini etkileyeceğini ve büyük altyapı problemlerine yol açacağını söylemek mümkün.
Ancak iklim krizinin etkileri sadece ekonomik ve çevresel değil. ‘İklim mültecilerinin’ artacağı ve ekvator bölgelerinden kuzeye büyük göçlerin başlayacağı öngörülüyor. Yani iklim krizinin toplumsal boyutunu anlamak çok mühim bir hale geliyor. Bilim insanları kıtlıkların artacağına, tarım ve hayvancılık sektörlerinin küresel ısınmanın etkileri ile büyük zararlar göreceğine dikkat çekiyor.
İklim krizinin sınıfsal bir boyutu da var. Dünyadaki en zengin yüzde birlik kesim, en yoksul yüzde 10’luk dilimden 175 kat daha karbon salımına sebep oluyor. Dahası bilim insanları, önümüzdeki on yıl içerisinde gereken yatırımlar yapılmadığı takdirde küresel ısınmanın en fazla ülkelerdeki yoksul kesimleri etkileyeceğini söylüyor. Yaşanacak susuzluk ve kıtlık gelişmekte olan ülkeleri ve bu ülkelerdeki yoksul kesimleri en ciddi şekilde etkileyecek.
Neden İklim Değişikliği Yerine İklim Krizi Kelimesini Kullanmalıyız?
Yukarıda açıkladığımız gibi, ‘iklim değişikliği’ kelimesi aslında bir şemsiye terim olarak kullanılıyor. 4.5 milyar yaşındaki dünyamız tarih boyunca büyük ve doğal iklim değişikliklerine sahne oldu. Bugün yaşanan durumu anlatırken ise bu doğal değişikliklerden bahsetmiyoruz. Bugün yaşanan iklim değişikliği ‘insan kaynaklı’ bir iklim değişikliği. Kısacası, fosil yakıtların artışı, küresel ısınmaya yol açıyor ve iklim değişikliğine sebep veriyor.
İşte ‘iklim krizi’ teriminin kullanılması da bu noktada devreye giriyor. ‘İklim değişikliği’ terimini kullandığımızda, fonetik olarak, çözüm üretilmesi gereken bir durumdan bahsedildiği tam olarak anlaşılmıyor. İnsan aktiviteleri sonucu yaşanan küresel ısınmanın etkilerinin acil bir sorun teşkil ettiğini anlatmak için bu duruma ‘iklim krizi’ demek şart.
‘Kriz’ teriminin kullanılmasının arkasındaki en büyük neden ‘aciliyet hissi’ yaratmak ve insanların bu konu ile alakalı bir duygusal bağ kurmasını pekiştirmek. Ayrıca ‘kriz’ diyerek küresel ısınmanın yarattığı sorunlara karşı ‘çözüm’ yollarının olduğu da vurgulanmak isteniyor. Peki bu çözümler neler?
İklim Değişikliğinin Etkilerini Azaltmak
En basit haliyle, iklim krizinin çözüm yolu sera gazı emisyonlarını azaltmak. Bunun için fosil yakıt tüketiminin azalması gerekiyor. Ekonomilerimizin petrol, doğalgaz ve kömüre olan bağımlılığını azaltmanın yolu ise yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak. Güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir kaynakları kullanarak enerji üretmek iklim krizinin başlıca çözümleri arasında geliyor.
Araba kullanımını azaltmak, toplu taşımayı artırmak, paylaşım ekonomisini artırmak, elektrikli araçlara geçmek çözümler arasında. Aynı zamanda enerji tasarrufu büyük bir rol oynuyor. Evlerimizde ve iş yerlerinde uygulayabileceğimiz çözümler (LED ampullere geçmek gibi) enerji tasarrufunda büyük etkilere sahip. Dahası, plastik tüketimini azaltmak ve tek kullanımlık plastikleri yasaklamak ise büyük etkileri olan çözümler arasında.
Hem devletlerin hem özel sektörlerin hem de bireylerin ortak eylemde bulunması iklim krizinin çözümündeki en önemli konulardan biri. Devletlerin yenilenebilir enerjiye yatırımı teşvik etmesi, güçlü uluslararası iş birliği ve bireylerin kendi hayat alışkanlıklarını pozitif anlamda değiştirmeleri gerekiyor.
Bireyler Ne Yapabilir?
Bireylerin iklim değişikliğini önlemek için yapabileceği birçok şey var. Örneğin: Kısa mesafeler için yürümek, uçak yerine trenleri tercih etmek, daha az kırmızı et tüketmek, ev ve iş yerlerinde enerji tasarrufu sağlayacak önemler almak, atıkları ayrıştırarak geri dönüşüme katkıda bulunmak, gerçekten ihtiyacımız olan ürünleri satın almak, tek kullanımlık plastiklerden uzak durmak.
Dahası, müşterilerin şirketler, vatandaşların hükümetler üzerindeki etkisini de azımsamamak gerekiyor. Artan farkındalık ile beraber hem devlet hem de kurumlardan iklim krizi konusunda eyleme geçmelerini talep etmek hayatımızın bir parçası haline geliyor.
Enerjisa Olarak Ne Yapıyoruz?
Enerjisa olarak sektörümüzün rol modeli olmak ve yeşil enerjide öncü olmak en büyük önceliğimiz. Bu yüzden kurulu gücümüzün %56’sı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor. 12 hidroelektrik santrali, 5 rüzgâr enerji santrali ve 2 güneş enerji santralimiz ile Türkiye için ve gelecek nesiller için durmadan çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik ise tüm organizasyonumuza entegre halde işimizin merkezinde yer alıyor. Tüm canlıların, günümüz ve gelecekteki yaşam hakkına ve gelişim potansiyellerine saygı duyarak hizmetlerimizin ve ürünlerimizin etkilerine odaklanıyor, aynı zamanda düşük karbonlu, daha temiz ve daha yeşil bir enerji sektörü için tüm insanların eşit şekilde güçlenmesini destekliyoruz. Tüm yatırım ve stratejik önceliklerimizi sürdürülebilirlik çerçevesinde belirlerken, yenilenebilir enerji çözümlerine yatırım yapmaya devam ediyoruz. Enerjisa İşimin Enerjisi hizmetlerimiz ile kurumların sürdürülebilirlik dönüşümünü gerçekleştiriyoruz. Ayvalık Küçükköy’de başlattığımız SENTRUM projesi ile geleceğin sürdürülebilir turizm pratiklerini bugünden yaratıyoruz. SENTRUM hakkında daha fazla bilgi almak ve Yeşil Destinasyon Küçükköy raporunu incelemek için tıklayın. Enerjisa olarak bugünden başlayarak yarınlarımızı şekillendirmeye devam edeceğiz.