Eko-Feminizm Nedir?

Bu yazımızda, ‘eko-feminizm nedir?’ sorusunun cevabını işleyeceğiz ve bu felsee akımının tarihini, amacını ve ilgilendiği sorunları konu alacağız.

En basit hali ile anlatmak gerekirse, eko feministler ataerkil toplumu eleştirerek; ataerkil toplumun hem doğa üzerinde hem de kadınlar üzerinde kurduğu ‘hakimiyeti’ inceler. Eko-feminizm, doğanın tahribatı ve kadınların üzerindeki toplumsal baskının bağlantılı olduğunu savunur.

Eko-feminizm kavramının incelediği ana konu, ataerkil toplumlarda kadınların sorunları ve çevresel bozulmanın kadınlar üzerindeki etkisidir. Bir başka deyişle, doğa tahribatının ve toplumsal eşitlik konusunun nasıl bağlantılı olduğunu araştırır. Konsept olarak “eko-feminizm” bu iki konuyu tek bağlamda inceler. Eko-feminizm, adı üstünde, feminist teorinin bir koludur.

Doğanın tahribatı ve feminizm ilk bakışta birbirinden apayrı iki konu gibi duyuluyor değil mi? Gelin bu iki konunun nasıl birleştiğini birlikte inceleyelim!



Eko-Feminizmin İlgilendiği Sorunlar Hangileridir?

Genel olarak, eko-feminizm ataerkil ideolojiyi hem cinsiyetçilik hem de gezegenin tabiatı üzerinde hakimiyet kurmakla suçlar. Çevreye verilen zarar feminist bir konudur, der. Toplumları korumayı amaçlar ve gezegen doğasının daha fazla bozulmasını durdurmayı hedefler.

Eko-feminizm ideolojisinde, doğa ve kadın, ataerkil sistem içerisinde ‘hakim olunacak’ özneler olarak algılanır.

Eko-feministler aşağıdaki konulara odaklanırlar:
• Kadın ve doğa üzerinde baskı oluşturanlar,
• Kadın ve çevre ile ilgili epistemolojik konular,
• Kadın-erkek sorununun tarihsel çalışmaları,
• Çevresel hakimiyet ve yıkım,
• Irkçılık ve sınıfçılık,
• Kadınları baskılayan siyasi, ideolojik ve ekonomik konular.

Eko-Feminizm’in Kısa Tarihi

Eko-feminizm terimini ilk olarak Fransız feminist Françoise d'Eaubonne dile getirdi. Françoise d'Eaubonne’un bu terimi icat etmekteki amacı kadınların ekolojik devrime nasıl katılabileceklerine dikkat çekmekti.

1970’lerde, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki akademik çevrelerde feminist hareketin bir dalı olarak ortaya atılan “eko-feminizm” kavramı, kadınların toplumsal baskıya maruz kalması, boyun eğdirilmesi, kontrol altına alınması gibi sorunları insanlığın doğa ile olan baskıcı ilişkisine bağladı.

Bu tarihten itibaren, insanlığın çevre ile olan ilişkisindeki baskın rolünü betimleyen kavramlar, toplumsal cinsiyeti eşitsizliğini daha iyi ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Önceleri, kadın ve doğa arasında geniş bir bağ kursa da 1980'ler itibariyle felsefi bir yapıya evrildi.

Eko-feminizm felsefesinin temel ilkesi hiyerarşik düşünce yapısıyla ile ilgilidir. Erkeklere daha büyük değer atfedilirken kadınlara daha aşağı (daha az değer) atfedilir. Bu düşünce tarzı, eko feministlerin değiştirmeye uğraştıkları en can alıcı kavramdır.

Günümüzde eko-feminizm, kadının ve doğanın tahakkümünü araştırmakla kalmaz, karşı cinsin önyargılı davranış biçimlerini de eleştirir, inceler ve çözümler sunar. Cinsiyet ve doğa arasındaki ilişkiye odaklanır.

Eko Feminizme Yapılan Eleştiriler

80’lerde, eko-feminizm çevreci aktivistlerin, sanatsal hareketlerin radarına girdi. 90’ların sonunda ise, ‘ne feminist ne de çevreci kaygıları tam olarak ele alamadığı gerekçesiyle’ eleştirmenlerin odağına oturdu. Irk veya sınıf gibi diğer önemli faktörlere değinmemesi sebebiyle eleştiriye maruz kaldı.

Özellikle de eko-feministler, karmaşık hiyerarşik yapıların ve tahakküm biçimlerinin aşırı basitleştirilmesi nedeniyle eleştirildi. Oysa, eko-feministler, çevreci ve feminist hareketler arasında kapsayıcı bir dayanışma projesi yaratmayı amaçlarlar ve her iki grubun aynı baskı çerçevesine karşı savaştığına inanırlar.

Eko-feminizme yapılan en büyük eleştiri ise iki ayrı, çok katmanlı ve zor sorunu (kadın ve çevre) tek bir düzlemde bir araya getirmesidir. Eleştiriler, eko-feminizm düşüncesinin, hem çevre sorununu hem de kadın sorununu indirgeyici bir şekilde ele aldığını söyler. Bu eleştiriye ise hak vermek gerekebilir. Neden mi?

Örneğin son yıllarda daha da popülerlik kazanan ‘kesişimsel feminizm’ akımı eko-feminizmin tersine; tüm toplumsal eşitsizliklerin ve tahakkümlerin iç içe geçtiğini savunur ve çok katmanlı bir analiz sunar. Bir örnek verelim.

Fransa’da Fransız kökenli bir kadın, Fransız bir erkeğe göre daha çok toplumsal ve ekonomik sorunla başa çıkmak zorunda olabilir. Ancak Fransa’da yaşayan göçmen, Müslüman, fakir ve engelli bir kadının hayatında ise iç içe geçmiş birçok engel vardır. İşte kesişimsellik tam da budur. Kesişimsellik cinsiyet, sınıf, ırk, engellilik gibi kategorilerin birbirinden bağımsız kategoriler olmadığını savunur.

Buna karşılık eko-feminizm ise çevre tahribatı ve kadının toplumsal rolünün kaynağını aynı görür ve çok katmanlı bir konuyu tek bir bakış açısından inceler. Ancak eko-feminist ideolojinin de eşsiz ve kafa kurcalayıcı bir bakış açısı sunduğunu inkar edemeyiz! Gelin bu konuyu biraz daha derinlemesine inceleyelim.


Radikal Eko-Feminizm Nedir?

Radikal eko-feminizm kadınların doğal kaynaklarla eş görüldüğünü iddia eder. “Alınacak, yağmalanacak veya kullanılacak bir şey” olarak. Radikal eko-feminizmin bakış açısına göre; kadınlar ve doğa, ataerkil egemen güçler tarafından sömürülmektedir. 

Aktivist Ynestra King der ki, “Feminist bir kaygıyla görüyoruz ki dünyanın varlıklarının tahrip edenler…gezegeni ve insanlığı tehdit ediyor. Birden fazla tahakküm sistemine ve devlet gücüne bağlı olan ataerkil zihniyet kendi bedenlerimiz üzerindeki hakkımızı bizden mahrum eder!”

Ancak başka bir bakış açısı daha vardır;“ Kültürel eko-feminizm.”


Kültürel Eko-Feminizm Nedir?

Kültürel eko-feminizm bakış açısı, doğa ve kadınlar arasındaki bağı birleştirir, adet görmek ve doğurmak gibi kadınsal özellikleri çevreye ve doğal süreçlere benzersiz bir şekilde bağlı olarak resmeder. Kültürel eko-feminizm, çevresel zarara karşı harekete geçmek için kadınların daha iyi bir konumda olduğunu varsayar. ‘Doğa Ana’ gibi yerleşik kalıpları inceleyerek kadın-çevre ilişkisini kültürel boyuttan inceler.

Oysa, Yale Üniversitesi’nin “Eko-feminizm: Bir Genel Bakış” adlı çalışmasında, özellikle kültürel eko-feminizm tutarlı bir ideoloji olmamakla ve kadınlar ile doğa arasındaki bağı ele alış biçimindeki boşluklar sebebiyle sıklıkla eleştirilir.

Peki eko-feminist akımın amaçladığı şey nedir?


Eko-Feminizmin Ana Amacı Nedir?

Eko-feministlerin en büyük amaçlarından biri, sistemin kadın ve çevreyle ilişki biçimini değiştirmektir.

Temel hedef, güç hiyerarşileri yerine, eşitlikçi topluluklar kurmaktır. En ünlü eko-feministlerden ikisi olan, Maria Mies ve Vandana Shiva, 1993 yılında yayınlanan Eko-feminizm kitabının önsözünde bu konuyu şöyle ifade ederler:

“Amacımız, ataerkil ve hiyerarşik düzenin dar perspektifinin ötesine geçmek, erkeklerin kadınlara hükmetmesine izin veren dünya sistemlerini değiştirmek. Doğaya hükmetmek için her zamankinden daha eşitsiz bir şekilde dağıtılan ekonomik kazanç sistemini değiştirerek daha fazla kaynağın yağmalanması engellenmek.”

Çevresel aktivizm açısından, ırk, sınıf ve cinsiyet baskısının ortak noktalarının analizleri yapılmış ve eko-feminizm uluslararası bir hareket olarak gelişmiştir. Çevre hakkında düşünmeye ve hareket etmeye yönelik çeşitli yaklaşımları kapsayan eko-feminizm, kadınlar için sağlıklı bir ekolojiyi birincil öncelik olarak kabul eder.

Dolayısıyla, “toplumsal huzur ve barış için eko- feminizm şarttır” esasını savunurlar.


Eko-Feminizmi Anlamak Neden Önemlidir?

Eko-feminizm teorisinin, kadınların maruz kaldığı tahakküm ile çevrenin sömürülmesi arasındaki bağı incelediğini anlattık. Yani, eko-feminizm, hepimizi, dünyaya cinsiyet eşitsizliği ve çevre merceğinden bakmaya çağırır. Kadınların baskılanması ile doğal çevrenin bozulması arasında yakın bir ilişki olduğu varsayımından yola çıkar.

Dahası, günümüzdeki ekolojik krizin, kadınları marjinalleştiren ve baskılayan aynı güç ve sömürü sisteminden kaynaklandığını savunur. Eko-feminizm, tüm canlılara saygı değerinden yola çıkar. Dahası, adalete dayalı, çevre hakkında yeni bir düşünce yolu gösterir ve ekolojik dönüşüm akımını savunur.

Düşünceniz ne olursa olsun, eko-feminizm, toplumsal cinsiyet ve çevre sorunları arasındaki ilişki üzerine benzersiz bir feminist mercek sunuyor. Kadın sorununa ise çok katmanlı bir perspektif katıyor.

Daha fazla bilgi almak için raporlarımıza göz atabilirsiniz!

Raporlar

Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.

E-Bülten’e Kayıt Ol