Dijital Faaliyetlerin Etkisi ve Dijital Karbon Ayak İzi

Teknolojinin hayatımıza sağladığı kolaylıklar tartışılmaz. Ancak, internet kullanımının ve dijitalleşmenin özellikle iklim üzerindeki etkilerini düşündüğümüzde durum farklı bir boyut kazanıyor. Günlük alışkanlıklarımızda video izlemek, e-posta göndermek, sosyal medyada vakit geçirmek gibi etkisine çok da dikkat etmediğimiz dijital faaliyetler – aslında hiç de masum değil.

Avrupa İklim Paktı (European Climate Pact)’a göre dijital teknolojiler enerji tüketiminin %8-10'unu ve sera gazı salımlarının %2-4'ünü oluşturuyor. Bunlar belki küçük yüzdeler ama büyük rakamlar. Avrupa Birliği'nde 2018'de elektrik talebinin %2,7'sini oluşturan veri merkezlerinde 2030'a kadar bu talebin %3,2'ye çıkarak zamanla daha da fazla enerji tüketeceği düşünülüyor. Bu nedenle dijital teknolojilerin kullanımından kaynaklanan sera gazı salımlarının aynı hızda artmadığından emin olmamız gerekiyor.

2019 yılında AB, veri merkezlerinde ve şirketlerde kullanılan bilgisayar ve ekipmanların enerji tasarruflu olmasını sağlamak için kurallar koydu. Daha az enerji tüketen teknolojilere geçiş, Estonya ölçeğinde bir ülkenin yılda tükettiği elektrik miktarına eşdeğer bir tasarruf sağlayabilir ve yılda 3 milyon ton CO2 emisyonunu azaltabilir.

“Dijital karbon ayak izi” kavramı, dijital faaliyetlerin ve internetin iklim üzerindeki etkisini azaltma noktasında önemli hale geliyor. Peki, dijital karbon ayak izi nedir ve nasıl azaltılabilir?



Dijital Karbon Ayak İzi Nedir?

Dijital karbon ayak izi, internet ve dijital teknolojilerin kullanımıyla ilişkili çevresel etki ve karbon salımını ifade ediyor. Örneğin, bir e-posta göndermek veya çevrimiçi bir video izlemek bile enerji tüketimine neden oluyor. Bu tüketim, veri merkezlerinin çalışması, cihazların enerji ihtiyacı ve soğutma sistemlerinin kullanımı gibi unsurları içeriyor. Her bir dijital aktivite, elektrik harcıyor ve karbon salımına neden oluyor. Dijital karbon ayak izinin farkına varmak, çevreye olan etkisini azaltma noktasında ilk adımı oluşturuyor.

Nature Communications’da 2024’te yayınlanan ve ortalama bir internet kullanıcısının çevrimiçi faaliyetlerini desteklemek için gereken tüm altyapı ve elektriğin yaşam döngüsünün değerlendirildiği bir araştırmaya göre; ortalama bir internet kullanıcısı yılda 3230 saatini dijital içerik tüketimi ile geçiriyor. Bu sürenin 730 saati webde gezinme şeklinde, 894 saat sosyal medyada, 833 saati video akışı, 566 saati müzik akışı ve 207 saati ise akıllı telefonlar, tabletler, dizüstü bilgisayarlar, masaüstü bilgisayarlar üzerinden video konferans ile geçiyor. Aynı araştırmada, ortalama bir internet kullanıcısının dijital tüketiminin yılda 229 kg karbondioksit salımına yol açtığı belirtiliyor. Bu da kişi başına düşen ortalama sera gazı emisyonu miktarının yaklaşık %3-4'üne denk geliyor.

İnternetin Çevresel Etkileri

Yapay Zekanın Karanlık Yüzü: Yapay zeka, pek çok sektörde büyük ilerlemeler sunarken, çevresel etkisi çoğu zaman göz ardı ediliyor. Doğal dil modellerinden karmaşık görsel tanıma sistemlerine kadar yapay zeka uygulamalarının büyük veri işleme gereksinimleri, ciddi bir enerji tüketimini beraberinde getiriyor. Yapay zeka hizmetlerini barındıran veri merkezleri yalnızca güçlü sunucularla çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda yoğun soğutma sistemleri de kullanarak enerji ihtiyacını daha da artırıyor. Yapay zeka sistemleri geliştikçe ve daha fazla veriye ihtiyaç duydukça, bu teknolojilerin karbon ayak izi de büyüyor. Her model güncellemesi veya eğitim döngüsü, enerji tüketimini artırarak geleneksel enerji yoğun sektörlerle yarışan bir dijital karbon ayak izi yaratıyor. Yapay zekanın çevresel etkilerini azaltmak için enerji verimli sistemlere yatırım yapmak ve sürdürülebilir uygulamalar geliştirmek, bu teknolojinin ilerlerken çevreye verdiği zararı azaltmada kritik önem taşıyor.

Veri Merkezlerinin Çevreye Etkisi: Dijital karbon ayak izinin en büyük sorumlularından biri veri merkezleridir. Video izleme, e-posta gönderme, dosya indirme gibi internet üzerinde gerçekleşen her işlem verilerin işlenmesini, saklanmasını ve iletilmesini gerektiriyor. Bu işlemler ise veri merkezlerinde gerçekleştiriliyor. Ancak, veri merkezlerinin çalışması için çok yüksek miktarda enerji gerekiyor. Soğutma sistemleri de dahil edilince, enerji tüketimi daha da artıyor. Dünya genelindeki veri merkezlerinin toplam enerji tüketimi, bazı küçük ülkelerin yıllık enerji tüketimine eşit durumda.

Günümüzde veri merkezleri 7/24 çalışıyor. Çoğu veri merkezi enerjisini fosil yakıtlardan elde etse de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çabalar da artıyor. Dünyadaki veri merkezleri tükettikleri enerji nedeniyle küresel sera gazı salımlarının % 2,5 ila 3,7'sini oluşturuyor.

Bulut Teknolojisi ve Karbon Ayak İzi: Bulut teknolojisi, verilerin internet üzerinden saklanması ve paylaşılması anlamına geliyor. Bulut sistemleri sayesinde kullanıcılar dosya paylaşımında bulunuyor, uygulamalara her yerden erişebiliyor. Ancak, bulut hizmetleri de büyük bir enerji tüketimine yol açıyor. Bu sistemlerin veri merkezlerinde saklandığı ve çalıştığı düşünüldüğünde, enerji tüketimi oldukça yüksek. Yapılan bir araştırmaya göre bulut teknolojileri, ABD elektrik tüketiminin tahmini %1,8'inden ve birçok teknoloji şirketinin emisyonlarının çoğundan sorumlu. Bulut teknolojisi artık, havayolu endüstrisinden daha büyük bir karbon ayak izine sahip. Tek bir veri merkezi ortalama 50.000 eve eşdeğer elektrik tüketebiliyor. Bu nedenle bulut teknolojisinin çevresel etkisini azaltmak için sürdürülebilir çözümler geliştirmek gerekiyor.

Akıllı Cihazlar ve Dijital Tüketim: Akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar ve diğer dijital cihazlar da çevresel etki yaratıyor. Bu cihazların üretim sürecinde büyük miktarda enerji harcanıyor. Üretimde kullanılan nadir metaller ve kimyasal maddeler, çevreye zarar veriyor. Ayrıca, cihazların sürekli şarj edilmesi ve enerji tüketimi, karbon ayak izini artırıyor. Dijital cihazlar, her ne kadar modern yaşamın vazgeçilmezi olsa da çevreye olan olumsuz etkilerini azaltmak için dikkatli kullanılmaları gerekiyor.

Dijital Karbon Ayak İzini Artıran Faktörler

Dijital karbon ayak izinin en büyük tetikleyicilerinden biri video akış servisleridir. Netflix, YouTube, TikTok gibi platformlarda yüksek çözünürlüklü videolar izlemek, oldukça fazla enerji harcanmasına neden oluyor. 4K veya HD çözünürlükte video izlemek, daha fazla veri kullanımı anlamına geliyor. Bu da daha yüksek enerji tüketimi ve karbon salımı demek. Video akış servislerinin çevreye olan etkisini azaltmak adına daha düşük çözünürlük seçmek veya çevrimdışı izlemek gibi adımlar atılabilir.

Bir e-posta göndermek veya almak basit bir işlem gibi görünse de, bu işlem bile bir enerji tüketimi gerektiriyor. Özellikle gereksiz e-postalar, spam mesajlar ve büyük ekler içeren e-postalar çevreye daha fazla zarar veriyor. Dünya genelinde milyonlarca insan her gün yüz binlerce e-posta gönderiyor, bu da enerji israfına yol açıyor. E-posta kullanımında çevreye duyarlı olmak, gereksiz mesajları silmek, spam filtrelerini etkin kullanmak önem taşıyor.

Sosyal medya platformları da dijital karbon ayak izinin artmasında rol oynuyor. Instagram, Facebook, Twitter gibi platformlar, büyük veri merkezlerinde saklanan içerikler barındırıyor. Her bir fotoğraf, video ve gönderi enerji tüketimine neden oluyor. Sosyal medya kullanırken gereksiz içerik tüketiminden kaçınmak ve bu platformlarda geçirilen süreyi kısaltmak, karbon ayak izini azaltmada yardımcı olabilir.

Dijital Karbon Ayak İzini Azaltmak İçin Alınabilecek Bireysel Önlemler

• Enerji Verimli Cihaz Seçimi: Dijital karbon ayak izini azaltmak için ilk adım, enerji verimli cihazlar kullanmaktır. Cihazları daha uzun süre kullanmak, sık sık değiştirmemek ve enerji tasarrufu modlarını kullanmak enerji tüketimini azaltır. Enerji tasarruflu ekranlar, bataryalar ve güç tasarrufu modları gibi özellikleri tercih etmek, karbon ayak izini azaltmaya yardımcı olur. Bilinçli tüketimle dijital cihazların çevreye etkisi minimize edilebilir.

• Veri Kullanımını Azaltma Yöntemleri: Dijital karbon ayak izini azaltmanın bir başka yolu da veri kullanımını azaltmaktır. Video ve ses akışı önemli miktarda enerji tüketir. Aslında, video akışı küresel veri trafiğinin %75'ine neden olmaktadır. Örneğin, yüksek çözünürlükte video izlemek yerine daha düşük çözünürlük tercih etmek, enerji tüketimini azaltır. Aynı zamanda, gereksiz dosya ve uygulamaları silmek, internet kullanımını azaltmak da dijital karbon ayak izini düşürür. İnternette geçirilen süreyi kısaltarak hem enerji tasarrufu sağlanır hem de çevreye olan olumsuz etki azaltılmış olur. Birden fazla kez yayın izlemek yerine içeriği indirerek, YouTube ve diğer video akış hizmetlerinde otomatik oynatmayı kapatarak karbon salımı azaltılabilir.

• E-posta ve Depolama Alışkanlıklarını Düzenleme: E-posta ve bulut depolama alışkanlıklarını düzenlemek de karbon ayak izini azaltmada etkilidir. Gereksiz e-postaları silmek, spam filtrelerini etkin kullanmak çevreye faydalıdır. Ayrıca, depolama alanlarını düzenli temizlemek, gereksiz veri tüketiminden kaçınmak önemlidir. Fiziksel depolamaya dönüş yapmak veya bulut alanını dikkatli kullanmak, çevreye duyarlı bir yaklaşım olarak öne çıkar.

Şirketler ve Dijital Karbon Ayak İzi: Çevre Dostu Çözümler

Sürdürülebilir Veri Merkezi Yönetimi: Şirketler, dijital karbon ayak izini azaltmak için sürdürülebilir veri merkezlerine yatırım yapıyor. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak enerji tüketimlerini düşüren şirketler, çevreye olan etkilerini minimize ediyor. Karbon nötr veri merkezleri ve enerji verimli soğutma sistemleri, veri merkezlerinin çevreye olan zararını azaltmada önemli rol oynuyor. Ayrıca, düşük enerji tüketimli donanımlar tercih edilerek karbon salımı en aza indiriliyor.

Çalışanların Dijital Farkındalığını Artırmak:
Dijital karbon ayak izini azaltmak, sadece altyapısal değişikliklerle mümkün değil. Şirketlerin, çalışanlarına dijital karbon ayak izi hakkında eğitim vermesi de önemli.

Büyük ekli bir e-posta göndermek, bir arabayı bir kilometre sürmekle aynı karbon ayak izine sahip olabilir! E-postaların boyutunu azaltmak için bulut tabanlı çözümler kullanılabilir. Belge eklemek yerine çevrimiçi dosyalara bağlantı vermek, dosya paylaşımını optimize etmek, gereksiz e-posta gönderimlerini azaltmak, istenmeyen veya gereksiz haber bültenlerinin aboneliğini iptal etmek, gibi basit önlemlerle enerji tüketimi düşürülebilir. Çevrimiçi toplantıların verimli kullanımı ve gereksiz veri paylaşımından kaçınma gibi alışkanlıklar çevresel etkiyi azaltabilir.

Dijital Ürün ve Hizmetlerde Çevre Dostu İnovasyon: Şirketler dijital karbon ayak izini azaltmak için enerji tüketimini azaltan yazılım ve uygulamalar geliştiriyor ve kullanıyor. Çevre dostu dijital ürün ve hizmetler, enerji tüketimini minimize ederek kullanıcıların çevreye olan etkisini azaltıyor.

Dijital Karbon Ayak İzini Azaltmak İçin Bireysel ve Kurumsal Sorumluluklar

Dijital karbon ayak izi, dijitalleşmenin çevre üzerindeki gölge maliyetlerinden biri. Ancak hem bireysel hem de kurumsal olarak alınacak basit önlemlerle bu etkiyi azaltmak mümkün. Enerji verimli cihazlar kullanmak, çevre dostu dijital alışkanlıklar benimsemek, şirketlerin yeşil enerjiye yatırım yapması ve çalışanların bilinçlendirilmesi, çevreye olan olumsuz etkilerin azaltılmasına katkıda bulunur. Sürdürülebilir bir dijital dünya için teknolojiye olan bağımlılığımızı dengeli bir şekilde yönetmek ve dijital karbon ayak izimizi azaltmak büyük önem taşıyor.




Daha fazla bilgi almak için raporlarımıza göz atabilirsiniz!

Raporlar

Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.

E-Bülten’e Kayıt Ol