Dayanıklı Turizm Bölgeleri Nasıl Yaratılır?
E-Bülten Üyeliği
Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.Dayanıklı Turizm Bölgeleri Nasıl Yaratılır?
İklim krizi, artık sadece bilim insanlarının veya çevre aktivistlerinin gündeme taşıdığı bir konu değil, küresel ekonomileri zorlayan ve hayatımızın her alanını etkisi altına alan bir gerçeklik. İklim krizinden en çok etkilenen sektörlerin başında turizm geliyor. Turizm bölgeleri bu çığırından çıkmış kriz karşısında dayanıklı hale getirilebilir mi? Ülkemizdeki turizm alanlarının geleceği güvence altına alınabilir mi?
İklim Krizi ve Turizm İlişkisi
Her geçen gün artan sıcaklıklar, aşırı hava olayları, yükselen deniz seviyeleri, tatlı su kıtlığı gibi gerçekler turistik destinasyonların cazibesini azaltıyor. Birçok turistik alanın sahip olduğu doğal güzellikler, biyolojik çeşitlilik ve kültürel miras tehlike altında. Özellikle sahil bölgeleri hem deniz seviyesinin yükselmesi hem de doğal kaynakların hızla tükenişi riskleriyle karşı karşıya. İklim değişikliğinin etkileriyle artan orman yangınları, olumsuz etkilenen altyapılar dünyaca ünlü turizm bölgelerini tehdit ediyor. İşte bu noktada, iklim krizine dayanıklı turizm kavramı devreye giriyor.
Alp Dağları yılda ortalama 120 milyon turist ağırlıyor. Ancak son 50 yılda mevsimsel kar örtüsü süresi her 10 yılda yüzde 5,6 kısaldı. Tayland’daki Maya Bay Plajı, denizel ekosisteminde kendine gelmesi ve doğal rehabilitasyon sağlanması amacıyla sık sık ziyarete kapatılıyor. Venedik’te yülselen sular nedeniyle; UNESCO, kentin Tehlike Altındaki Dünya Mirası* listesine eklenmesini önerdi. Maldivler deniz seviyesi yükselmelerine karşı en savunmasız ülkeler arasında yer alıyor ve ülkeyi oluşturan adaların önemli bir bölümü deniz seviyesinden 1 metre yukarıda konumlanmış durumda. Maldivler’de 2100 yılına kadar deniz seviyelerinde yaşanacak 0,5 metre ile 1,2 metre arasında bir artış, ülke topraklarının yaklaşık yüzde 77'sinin sular altında kalmasına neden olabilir. Afrika kıtası, 2100 yılına kadar sahip olduğu kuş ve memeli varlığının yüzde 50'sini ve göllerdeki yaşamın yüzde 20'si ila yüzde 30'unu yitirilebilir. Bu durumun, başta bölgedeki safari turizmi olmak üzere biyolojik çeşitlilik odaklı birçok turistik faaliyeti olumsuz etkilemesi bekleniyor.
Tehlike Altındaki Dünya Mirası hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.
İklim krizine dayanıklı turizm bölgeleri oluşturmak, çevresel ve ekonomik anlamda sürdürülebilir olmasını sağlamak, demek. Dayanıklılık, sadece doğanın korunması demek değil, eş zamanlı olarak bölge ekonomilerinin iklim krizinin olumsuz etkilerine karşı sağlamlaşması, güçlenmesi anlamına da geliyor. Ne yazık ki turizm sektörü, ekonomik olarak öneme sahip olsa da en savunmasız sektörlerinden biri. İklim krizinin etkileri turistik destinasyonların çekiciliğini ve sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.
Peki ‘dayanıklı turizm’ derken neden bahsediyoruz?
Dayanıklı Turizm Nedir?
Dayanıklı turizm (Resilient Tourism), doğal afetler, iklim değişikliği ve diğer zorluklara karşı direnç gösterme yeteneğiyle karakterize edilen bir turizm yaklaşımıdır. Bu kavram, turizm destinasyonlarının ve işletmelerinin, meydana gelebilecek olumsuz olaylara hazırlıklı olmalarını, bu olaylardan hızlı bir şekilde kurtulmalarını ve uzun vadede sürdürülebilir bir şekilde büyümelerini sağlamayı amaçlar. Dayanıklı turizm, aynı zamanda yerel toplulukların ve çevrenin korunmasını teşvik ederken, ekonomik kayıpları en aza indirmek için stratejiler geliştirmeyi içerir. Bu çerçevede, inovasyon, işbirliği ve topluluk katılımı, dayanıklı turizmin temel bileşenleri olarak öne çıkar.
Yönetilmesi gereken bu süreç, kapsamlı bir planlama ve yenilikçi stratejiler gerektirir. Aşağıda, süreçte yapılması gerekenleri ve stratejilerini listeledik;
1. Yenilenebilir Enerji Kullanımı
Turizm bölgelerinde geleneksel enerji kaynaklarına bağımlılık hem karbon salımını artırıyor hem de bölgenin çevresel sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Bu nedenle, turizm destinasyonlarının yenilenebilir enerji kullanımıyla iklim krizine daha dayanıklı hale getirilmesi şart. Özellikle Türkiye gibi doğal potansiyeli yüksek ülkelerde, güneş ve rüzgâr enerjisi kullanımı turizm sektörü için mükemmel bir çözüm sunabilir.
Ülkemizde, şimdiden birçok otel, motel ve tatil köyü, enerji ihtiyacını güneş panelleri ve rüzgâr türbinleriyle karşılayarak karbon ayak izini minimize etmeye başladı bile. Örneğin, Türkiye’deki birçok destinasyon, yenilenebilir enerji kullanımını artırarak çevreyi korumakta ve enerji maliyetlerini düşürmektedir.
Sentrum Birgi projesi hakkında detaylı bilgi için tıklayın!
2. Suyun Yönetimi ve Su Tasarrufu
İklim krizinin bizi karşı karşıya bıraktığı en büyük tehditlerden biri de su kaynaklarının azalması. Özellikle turizm sektöründe su tüketimi ortalamanın çok üstündedir. Oteller, yüzme havuzları, golf sahaları büyük miktarda su tüketir. Bu nedenle, suyun verimli kullanılması, ve alternatif su kaynaklarının geliştirilmesi kritik öneme sahip.
Turizm bölgelerinde gri su sistemleri kullanılarak, duş, lavabo suları gibi atık sular dönüştürülerek yeniden kullanıma sokulabilir. Yağmur suyu hasadı gibi yöntemlerle doğal su kaynakları korunabilir. Bu tarz akıllı sistemler, hem su tüketimini azaltır hem de turistik tesislerin su krizlerine karşı daha dirençli olmasını sağlayacaktır.
3. Biyolojik Çeşitliliği Koruma ve Doğa Temelli Çözümler
Turizm bölgelerinin en büyük çekiciliği doğal güzellikleri ve barındırdığı biyolojik çeşitliliktir. Ancak iklim krizi içinde bulunduğumuz ekosistemleri tehdit etmektedir. Orman yangınları, deniz seviyesinin yükselmesi gibi olgular biyolojik çeşitlilik kaybına sebep olur, bu da turizm destinasyonlarını doğrudan etkiler. Bu nedenle, turizm bölgelerinin doğa temelli çözümlerle güçlendirilmesi oldukça önemlidir.
Biyolojik çeşitlilik hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.
Doğa temelli çözümler; doğayı odak noktasına alarak ekosistemlerin korunmasını, bozulmuş ekosistemlerin doğal hallerine uygun olarak onarılarak ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasını ve bu sayede ekosistem hizmetlerinin devamlılığını ve ekosistemlerin direncinin arttırılmasını hedefleyen bir yaklaşımdır. Ekosistemlerde değişim doğal bir sürecin parçasıdır ve etkilere karşı verdikleri tepkiler ve kendilerini iyileştirme yetenekleri ile iklim değişikliği kaynaklı değişen koşullara uyum sağlama kabiliyetine sahiptir. Doğal ekosistemlerin sahip olduğu bu özellikler, iklim değişikliği karşısında doğal bariyer görevi görmektedir.
Doğa temelli çözümler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için etkili bir uyum yöntemidir.
4. Bölge Halkını Bilinçlendirme
Dayanıklı turizm bölgeleri yaratmak için sadece altyapısal çözümler yeterli olmaz, bölge halkının iklim krizini önleme çabalarına katılımının sağlanması ve bilinçlendirilmesi de büyük önem taşır. Yerel toplulukların aktif olarak çalışmalara dahil edilmesi, iklim krizine karşı toplumsal dayanıklılığı artıracağı gibi bölgenin kültürel mirasının korunmasına da katkı sağlar.
Turizm işletmeleri, bölge halkını iklim değişikliği konusunda bilgilendirmeli, onları sürdürülebilir uygulamalara dahil etmelidir. Örneğin, yerel üretim ve tüketim teşvik edilerek, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik sağlanabilir.
5. İklim Risk Analizi Yapılması ve Uzun Vadeli Planlama
Turizm bölgelerinin dayanıklı hale getirilmesi için iklim risk analizi yapılması şarttır. Risk analizleri, hangi bölgelerin iklim krizinden ne derecede etkileneceğini, hangi sektörlerin daha çok zarar göreceğini, hangi önlemlerin alınması ve hangi stratejilerin izlenmesi gerektiğini belirlemeye yardımcı olur. Özellikle sahil bölgeleri ve kültürel, doğal, tarihi açıdan korunan alanlar, bu analizler ışığında korunmalı ve geleceğe yönelik planlamalar yapılmalıdır.
6. Sürdürülebilir Ulaşım
Turizm bölgelerinde karbon ayak izini azaltmanın en önemli yollarından biri sürdürülebilir ulaşım çözümleridir. Araç trafiğinin yoğun olduğu turistik alanlarda, elektrikli araçlar, bisiklet kullanımı gibi alternatif ulaşım yöntemlerinin teşvik edilmesi gerekir. Elektrikli araç şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması da bölgedeki elektrikli araç kullanımını teşvik etmeye ve enerji tüketimini azaltmaya destek olabilir.
Gelecek için Dayanıklı Turizm Bölgeleri
İklim krizine karşı dayanıklı turizm bölgeleri oluşturmak, geleceğe yönelik en önemli yatırımlardan biri. Yenilenebilir enerji, su yönetimi, biyolojik çeşitliliğin korunması, elektrikli ulaşım gibi stratejiler, destinasyonların çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğini sağlar. Süreçte bölge halkının katılımının sağlanması ve bilinçlendirilmesi ise uzun vadeli planlamaları elverişli kılar.
İklim krizine karşı dayanıklı turizm bölgeleri yaratmak sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de koruyacak bir yatırım olacaktır.
SENTRUM Projesi
Birgi ve Küçükköy, Türkiye'de küçük ölçekli sürdürülebilir turizm bölgesi olarak öne çıkmakta. Her iki köyde uygulanan SENTRUM projesi, aynı zamanda bu alanlarda turizmin iklim krizine karşı dayanıklılığını artırmayı da amaçlıyor. Bu alanlarda yenilenebilir enerji kullanımı, su yönetimi, doğal ve kültürel değerlerin korunmasına yönelik çalışmalar gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda bölgedeki işletmeler ve yöre halkına enerji verimliliği konusunda eğitimler veriliyor. Küçükköy'de güneş enerjisi sistemleri ve enerji verimliliği uygulamaları, karbon salımını azaltarak sürdürülebilir bir yeşil destinasyon yaratıyor.
Birgi ise, kültürel mirasını koruyarak sürdürülebilir turizme öncülük ediyor. Kültürel ve tarihi dokusu bozulmadan yenilenebilir enerji kaynakları entegre ediliyor, atık yönetimi, suyun verimli kullanımı, enerji verimliliği, sürdürülebilir üretim ve tüketim, yerel tedarik süreçleri gibi konularda eğitimler veriliyor, uygulamalar yapılıyor. Birgi ve Küçükköy’de gerçekleştirilen sürdürülebilir turizm uygulamalarının başarısında Enerjisa, Sabancı Üniversitesi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) gibi güçlü ortakların katkısı büyük.
Her iki köyde yürütülen çalışmalar, iklim krizine dayanıklı yeşil turizm destinasyonu oluşturmanın örnekleri arasında yer alıyor.
Geleceğe Dayanıklı Turizm: Bir Yatırım ve Sorumluluk
İklim kriziyle başa çıkmak ve turizm bölgelerini geleceğe taşımak, sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda sorumluluk ve yatırım meselesidir. Dayanıklı turizm anlayışı, sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji kullanımı, su yönetimi ve biyolojik çeşitliliğin korunması gibi stratejilerle, hem doğal kaynakları korumayı hem de ekonomik kalkınmayı hedeflemektedir. Yöre halkının bilinçlendirilmesi ve katılımının sağlanması, bu sürecin başarısını artırırken, gelecekteki nesillere yaşanabilir ve sürdürülebilir turizm alanları bırakmanın temel taşlarını oluşturur. Birgi ve Küçükköy gibi örnekler, dayanıklı turizmin uygulanabilirliğini göstererek, diğer destinasyonlara ilham kaynağı oluyor. İklim krizine karşı dayanıklı turizm bölgeleri oluşturmak, sadece bugünün değil, yarının da korunmasını sağlayacak bir adımdır.