Biyolojik Çeşitlilik Nedir?
E-Bülten Üyeliği
Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.
Biyolojik Çeşitlilik Nedir?
Biyoçeşitlilik terimi "biyolojik çeşitlilik"ten türemiştir ve genlerden ekosisteme kadar tüm seviyelerinde yaşam çeşitliliğini ifade eder.
Biyoçeşitlilik Tanımı
Biyoçeşitlilik; genler, genlerin birleşimiyle oluşan bireysel türler, daha sonra oluşan canlı toplulukları ve son olarak yaşamın fiziksel çevreyle etkileşime girdiği ormanlar/ mercan resifleri gibi tüm ekosistemler gibi seviyelerden oluşur. Bu sayısız etkileşim, gezegeni milyarlarca yıl boyunca yaşanabilir hale getirmiştir. Ancak bu terim henüz 1985'te kullanılmaya başladı, biyolojik çeşitliliğin daralmasının fark edilmesi ve günümüzde belirgin hale gelen türlerin yok olmasıyla bağlantılandı. Kısacası biyoçeşitlilik terimi günümüzde iklim değişikliğini ve gezegensel bir krizi ifade ediyor.
Biyoçeşitliliğe Kısa Bir Bakış
Akademik bir bakışla “Biyoçeşitlilik” Dünya'nın deneyimlediği çok çeşitli çevresel koşullarda nasıl hayatta kalınacağına dair milyonlarca yıl boyunca türlerin evrimleşmesiyle öğrenilen bilgiyi temsil etmekte. Biyoçeşitlilik, yalnızca nadir, tehdit altında veya tehlikede olduğunu düşündüğümüz türleri değil, aynı zamanda mikroplar, mantarlar ve omurgasızlar gibi hakkında çok az şey bildiğimiz organizmalara kadar her canlıyı içerir.
Estetik bir bakış açısından biyoçeşitlilik, milyonlarca türün benzersizliğini ifade eder. Biyoçeşitlilik bir kez kaybedildiğinde yeniden yaratılamayan doğal bir sanat eseridir. Biyoçeşitliliğin Babası olarak adlandırılan Prof Edward O Wilson der ki; “Her organizma, bir Caravaggio tablosundan, bir Bach müziğinden veya diğer herhangi bir sanat eserinden daha zengin bilgi içerir.” diye belirtir.
Biyokültürel Ne Demektir?
İnsanların ve gezegenin birbirine bağlı doğasını, dinamik, sürekli gelişen sosyal ve biyolojik olguların birbiriyle ilişkili olduğu fikrini tanımlamak için “biyokültürel” terimini kullanıyoruz. Bu kavram, insan topluluklarının bir parçası olduğu ekolojik sistemleri etkilediğini ve dolayısıyla bundan etkilendiğini kabul eder. Bu ilişki, tüm biyoçeşitliliği ve yaşadığımız yerlerle olan kültürel bağları önemli kılar, çünkü toplumsal kültür çeşitliliğin korunmasında rol oynarlar.
Biyolojik Çeşitlilik Neden Önemlidir?
Biyoçeşitlilik, insan hayatı için önemlidir. Biyoçeşitliliğe, bazılarımız faydacı, bazılarımız içsel olmak üzere birçok nedenden dolayı değer veriyoruz. Faydacı değerler; insanların gıda, yakıt, barınak ve ilaç gibi biyolojik çeşitlilikten elde ettiği birçok temel ihtiyacı içerir. Tüm ekosistemler, tozlaşma, tohumların dağıtılması, iklim düzenlemesi, su arıtma, besin döngüsü ve tarımsal zararlıların kontrolü gibi önemli hizmetler sağlar. Ayrıca biyoçeşitlilik, yeni ilaçların üretilmesi ve diğer olası bilinmeyen hizmetler gibi henüz tanınmayan potansiyel faydalar için de değer taşır.
İçsel kavram olarak biyoçeşitlilik ise manevi veya dini nedenlerle insanlar için kültürel bir değere sahiptir. Biyoçeşitliliğin içsel değeri, ‘‘varolma hakkı’’ olarak düşünülebilecek felsefi bir kavramdır.
Son olarak, biyoçeşitliliğe birbirimizle ve doğanın geri kalanıyla kurduğumuz ve uğraştığımız ilişkilerin merceğinden de bakılabilir. Biyoçeşitlilik, kim olduğumuzu, birbirimizle olan ilişkilerimizi kapsar. Bu ilişkisel değerler, insanların çevre ve doğa ile bağlantılarının bir parçasıdır. Biyoçeşitliliğe verilen farklı değerler önemlidir çünkü insanların her gün aldıkları doğayı koruma kararlarını etkileyebilirler.
Hayvanlar ve Böcekler Benim İçin Gerçekten Önemli mi?
Kasabalarda ve şehirlerde yaşayan birçok insan için vahşi yaşam genellikle televizyonda izlediğiniz belgeselden ibarettir. Ancak gerçek şu ki soluduğunuz hava, içtiğiniz su ve yediğiniz yiyeceklerin tümü nihayetinde biyolojik çeşitliliğe bağlıdır. Bitkiler olmadan oksijen olmaz ve tozlaşacak arılar olmadan meyve veya kuruyemiş olmaz. Mercan resifleri ve mangrov bataklıkları, kıyı kesimlerde yaşayanlar için elzemdir ve tsunamilerden koruma sağlar. Ağaçlar ise kentsel alanlarda hava kirliliğini emer. Tropik kaplumbağalar ve örümcek maymunlarının istikrarlı bir iklimi korumakla pek ilgisi yok gibi görünse de atmosferden karbondioksiti uzaklaştırmada en etkili olan sert ağaçların tohumları bu büyük meyve yiyiciler tarafından dağıtılır. Biyoçeşitliliğin saf zenginliği birçok insani faydaya sahiptir. Örneğin, tembel hayvanların kürklerinde büyüyen ve kanserle savaşabilen mantarlar gibi birçok yeni ilaç doğadan elde edilmekte.
Bilim adamları bu ekosistemleri inceledikçe, hepsi milyonlarca yıllık evrimle bilenmiş sayısız etkileşim keşfediyorlar. Hasar görmemiş bir ekosistem sürdürülebilir bir gezegene hayati katkısı olan hassas bir dengedir.
Biyolojik Çeşitlilik Ne Kadar Çeşitlidir?
Akıl almaz derecede! Yaklaşık 1,7 milyon hayvan türü, bitki ve mantar türü kaydedilmiştir, ancak henüz 100 milyon tür olduğu var sayılmakta. Biyoçeşitliliğin kalbi tropik bölgelerdir. Örneğin, 37 dönüm Borneo Ormanı’nda 700 ağaç türü vardır - bu sayı tüm Kuzey Amerika'nın tamamı kadardır. Çeşitliliği genetik düzeyde ele alan son çalışmalar, tek bir tür olduğu düşünülen canlıların bazı durumlarda aslında düzinelerce olabileceğini keşfetti. Ardından bakteri ve virüsleri de eklediğimizde farklı organizmaların sayısı milyarlarca olabilir. Tüm gıdaların %90 'ını sağlayan tek bir kaşık dolusu toprak, 10.000 ila 50.000 farklı bakteri türü içerir. Maalesef pek çok türün biz daha onların ya da yaşam döngüsünde oynadıkları rolün farkına bile varmadan kayboluyor olması, günümüzde en büyük endişeyi oluşturmakta.
Biyolojik Çeşitlilik Kaybı
Geçen yüzyılda, hunharca avlanan kaplanların sayısı %97 düştü. Gezegenin birçok yerinde büyük hayvanlar insanlar tarafından çoktan yok edildi, örneğin dodolar ve yünlü mamutlar… Uluslararası Doğa Koruma Birliği tarafından hazırlanan “kırmızı liste ” bilinen türlerin sadece %5'ini değerlendirmiştir. Buldukları veri işaret ediyor ki, türlerin çoğu tehdit altındadır : memelilerin %25'i, amfibilerin %41'i ve kuşların %13'ü yok olmakla karşı karşıya. Yeni çalışmalar, dünyanın en yaygın canlılarındaki toplu ve hızlı düşüşü inceliyor. Maalesef sonuçlar korkutucu, gezegende yaşayan hayvan sayısı 1970'den beri yarı yarıya düştü . Akademisyenler bu büyük vahşi yaşam kaybını “biyolojik imha” olarak tanımlıyorlar.
Almanya'da Uçan böceklerin yüzde 75'i son 25 yılda kayboldu - bu biyoçeşitlilik katliamı, bitkisel tozlayıcılığın azalmasına, vahşi besin zincirinin azalmasına sebep olmakta. Sussex Üniversitesi'nden Prof Dave Goulson, “Böcekleri kaybedersek her şey çökecek” diyor.
Biyolojik Çeşitlilik Nasıl Yok Oluyor?
İnsan nüfusu arttıkça, vahşi yaşam alanları ve tarım arazileri konut ve sanayi siteleri oluşturmak için yerle bir edildikçe, ormanlar kesildikçe biyoçeşitlilik azalmakta. 2016'da İngiltere ve İrlanda’da 30 milyar hektar kaybedildi.
İnsanların gezegende etkin olmaya başlamasıyla, değişen arazi kullanımı, kaynakların aşırı tüketimi ve iklim üzerindeki etkimiz yoluyla biyoçeşitlilik dengesini giderek daha fazla bozuldu. Doğal yaşam alanlarını çiftliklere, fabrikalara, yollara ve şehirlere dönüştürüyoruz. Biyoçeşitliliği azaltan bir diğer faktör de yiyecek için kaçak avlanmadır. Okyanusta aşırı avlanma, sondaj ve madencilik yapıyoruz. Küresel denizcilik ayrıca, özellikle sıçanlar olmak üzere, gezegenin etrafına son derece zararlı istilacı türler yaydı.Günümüzde Şempanzelerden su aygırlarına ve yarasalara kadar 300 memeli türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya . İnsan üretimi kirlilik orkalar ve yunuslar için bir katildir. Balinalar uzun ömürlü endüstriyel kirleticiler tarafından ciddi şekilde zarar görür. Küresel ticaret daha fazla zarara neden oluyor: bir mantar hastalığı nedeniyle tüm hayvanlarda en büyük düşüş evcil hayvan ticareti ile dünyaya yayıldığı düşünülmekte. Tüm bu habitatlar arasında en sert darbe, nehirler ve göller olabilir; 1970'den bu yana, tatlı su hayvan popülasyonları, kirlilik ve barajlar sebebiyle %81 oranında azaldı.
Biyoçeşitlilik kaybı, insanlık için iklim değişikliğinden daha büyük bir tehdit olabilir mi?
Evet. Yüzyıllar veya bin yıllar sürse bile, iklimdeki değişiklikler tersine çevrilebilir. Ancak türlerin soyu tükendiğinde, geri dönüşsüzdür.
Ne Yapılabilir?
Doğaya ihtiyaç duyduğu alanı ve korumayı vermek tek cevaptır. Yaban hayatı rezervlerini korumak çözümdür. Ancak dünya şu anda karaların %15'ini ve okyanusların %7'sini koruyor. Dahası, insan nüfusu sürekli artıyor.
Afrika'daki filler ve gergedanlar için kaçak avlanma krizi gibi uç bir örnek vermek gerekirse, hayvanların ölüsünü, canlısından daha değerli kılmak, örneğin av turizmini engellemek bir çare olacaktır. Ya da yırtıcı hayvanlar tarafından öldürülen çiftlik hayvanları için çiftçileri tazmin etmek de bir çare olabilir.
Günlük hayatta ise hepimize sorumluluk düşmekte. Çoğu yaban hayatı, soya, palmiye yağı, sığır, kereste ve deri üretimi için yok edilmekte. Çoğumuz bilinçsizce bu ürünleri her gün tüketiyoruz. Daha az et tüketmek, özellikle de büyük bir çevresel ayak izine sahip olan sığır / dana eti yememek buna yardımcı olabilir. Kısacası biyoçeşitlilik kaybını ekolojik çöküşe sürükleyen devrilme noktasını bulmak acil bir önceliktir.
Biyoçeşitlilik ve İstilacı Türler
İstilacı türler genellikle kasıtlı veya kazara insan faaliyetleri yoluyla ortaya çıkar. Örnek olarak on sekizinci yüzyılda insan sömürgecileri tarafından yiyecek için yetiştirilmek üzere Avustralya'ya getirilen tavşanları gösterebiliriz. Nüfusları kısa sürede patladı ve yedikleri çok miktarda bitki nedeniyle hızla kıtlığa neden oldular.
Günümüzde bile, Avustralya'daki tavşanlar meyve bahçelerini talan etmekte ve yerli bitkileri yiyerek ciddi erozyon sorunlarına neden olmakta. Yaban hayatının milyonlarca yıl boyunca izole bir şekilde geliştiği ve ekosistemin yeni hayvan ve bitkilerin girişine karşı daha savunmasız olabileceği adalarda bu büyük bir sorundur. İstilacı türler biyoçeşitliliği ve tür zenginliğini azaltabilir, yok olmaya neden olabilir ve ekosistemleri önemli ölçüde değiştirebilir.
Bazı Güzel Haberler
İyi haber şu ki, türlerin hayatta kalmasını ve ekolojik sistemlerin sağlığını ve bütünlüğünü sağlamaya yardımcı olacak eylemlerimizi değiştirmek bizim elimizde. Biyoçeşitliliğe yönelik tehditleri ve bu bağlam içinde nasıl ortaya çıktığını anlayarak, koruma yollarını yönetebiliriz. Son on yılların koruma çabaları, bugün biyolojik çeşitliliğin durumunda önemli bir fark yarattı. Ulusal parklar, vahşi yaşam sığınakları, oyun rezervleri ve hem hükümetler hem de yerel topluluklar tarafından yönetilen deniz koruma alanları dahil olmak üzere 100.000'den fazla korunan alan, vahşi yaşam için nefes oldu ve ormansızlaşma kontrol altına alındı. Habitatın korunması yeterli olmadığında, restorasyon, yeniden yerleştirme ve istilacı türlerin kontrolü gibi diğer koruma eylemlerinin olumlu etkileri görülmeye başlandı. Tüm bu çabalar, yerel, bölgesel ve küresel ölçekte çevre politikalarını iyileştirmeye yönelik sürekli çabalarla desteklenmiştir.
Son olarak, bireylerin ve toplulukların yaşam tarzı seçimlerinin biyolojik çeşitlilik ve çevre üzerindeki etkileri üzerinde büyük bir etkisi olabilir. Biyoçeşitlilik üzerindeki tüm olumsuz insan etkilerini önleyemesek de Dünya'daki yaşamın geri kalanı üzerindeki etkilerimizin yönünü ve şeklini değiştirmek için çalışabiliriz.